• Home
  • Hakkımda
  • Ne Okuyorum
  • Eğitime Dair Sözler
  • Müzik
  • İletişim

~ Fen Eğitimi, STEM & Öğrenim Teknolojileri

Tag Archives: Sosyal Aglar

Eğitimde doğrudan ve dolaylı/paylaşılmış deneyimler

03 Perşembe Eyl 2015

Posted by enginkarahan in Uncategorized

≈ Yorum bırakın

Etiketler

Sosyal Aglar, Teknoloji

12Tevfik SAĞLAM (1882 – 1963) ordinaryüs profesör ünvanı almış bir Türk bilim insanı ve askeri hekim. 14 kitabı ve 100’un üzerinde yayınlanmış bilimsel makalesi bulunan Dr. Sağlam İstanbul Üniversitesi rektörlüğü, İstanbul Verem Savas Derneği kuruculuğu ve Dünya Sağlık Teşkilatı Verem Savaşı Müessesesi başkanlığı yapmıştır. Topluma hizmet konusunda da bir çok bilim insanına örnek olacak isler yapan Dr. Sağlam, toplum sağlığı bakımından çok önemli olan “Sağlık Eğitimi” konusuna önem vermiş ve 1950’li yıllarda UNESCO Milli Komitesine bağlı bir Sağlık Eğitimi Komisyonu kurarak, ülkemizde bu alandaki çalışmalara öncülük etmiştir.  Arkası Karanlık Ağaçlar isimli kitabında Nihat Genç, Tevfik Sağlam ile ilgili şöyle bir anektoda yer verir:

“1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda kahramanlıklarda bulunmuş cumhuriyet tarihimizin en ünlü doktoru Tevfik Sağlam anlatıyor, tıp derslerinde o yıllarda kokuyu giderecek, çürümeyi engelleyecek ilaç yokmuş. Kadavra sınıfta, ağır ağır, mosmor deşilir, kokar, öğrenciler her derste bayılıp yere düşermiş. Bazı öğrenciler, kokuya dayanmak için lavanta tutarmış burunlarına!”

1930’lu yıllarda tıp alanında insan vücudu modelleri üzerinde çalışmalar olduğu bir gerçek. Fakat Tevfik Sağlam ve arkadaşları her türlü ağır koşulları göze alarak kadavralar üzerinde çalışmayı seçiyorlar.

Bilim dünyasına baktığımızda bunun gibi örneklerle karşılaşabiliriz. Birçok bilim insanı bilimin ancak ve ancak doğrudan deneyimleme yolu ile gerçekleşebileceğini düşünmektedir. Bu sebeple, çoğunluğu yukarıdaki örnek kadar ekstrem olmamakla birlikte, günümüz bilim insanları zaman ve mekan açısından bir çok zorluğa karşı koyarak doğrudan deneyimleme yoluyla bilimlerini icra etme taraftarı olmaktadır. Tabi gelişen teknolojilerin bilim açısından bu durumu biraz daha esnettiğini söylemek yanlış olmaz. Yine de duruma gelenekçi yaklaşıp bu teknolojilerin sunduğu imkanları elinin tersi ile itenlerin sayısı yadsınamaz.

Bu yazıda bilimden ziyade eğitimdeki doğrudan ve dolaylı tecrübe kazanma yoluyla öğrenme konusuna değineceğim. Birçok eğitimci (özellikle fen eğitimcileri) öğrenmenin ancak öğrencilerin edindiği doğrudan deneyimler ile gerçekleşebileceğini savunmaktadır. Hatta bunların içinden bir grup animasyon-simülasyon gibi teknolojilerin yanında laboratuvarlarda kullanılan modellerin dahi öğrenme için yeterli olmadıklarını düşünmektedir. Öğrenmenin bireylerin doğrudan etkileşimleri yoluyla en etkili gerçekleşeceği algısı aynı zamanda çevrimiçi eğitim olanaklarının önünde duran en büyük engel olarak gözüküyor.

Diğer taraftan sayısız akademik yayın çevrimiçi öğrenme ile yüz yüze öğrenmenin, farklı çıktılar göz önünde bulundurulduğunda birbirinden farklılık göstermediğinin altını çiziyor. Örneğin University of Michigan’dan Barry Fisherman, Journal of Teacher Education dergisinde yayınlanan çalışmasında öğretmen eğitimlerinde yüz yüze ve çevrimiçi eğitimlerin benzer sonuçlar gösterdiğini buluyor.

Son zamanlarda öğrenmenin doğrudan tecrübe yoluyla gerçekleşmesine alternatif olarak paylaşılmış deneyimler (shared experiences) fikri ortaya atıldı. Bu kavramı birebir tanık olduğum bir örneği vererek açıklayacağım. Screen Shot 2015-09-03 at 12.00.35 AMUniversity of Minnesota’dan profesör Aaron Doering National Geographic destekli GoNorth projesi kapsamında kuzey kutbunun bir ucundan (Kanada) diğer ucuna (Norveç) kızaklarla yolculuk ederek küresel ısınmanın etkilerini ve buzullarda yaşayan farklı kültürlerin nasıl etkilendiklerini araştırıyor. Bu sırada da teknolojinin imkanlarını kullanarak dünyanın çeşitli yerlerindeki 10 milyon öğrenci ile senkronize olarak iletişim kuruyor. Bu sayede öğrencilerin doğrudan elde edemeyecekleri deneyimleri, kendi deneyimlerini teknoloji yoluyla onlarla paylaşarak edinmelerini sağlıyor. Aaron’ın ve benzer çalışmalar yürüten araştırmacıların argümanları, ki bu argümanlar farklı akademik çalışmalarla destekleniyor, bu paylaşılmış deneyimlerin öğrenciler üzerinde doğrudan deneyimler kadar etkili olduğu uzerinde yoğunlaşıyor.

Doğrudan ya da dolaylı/paylaşılmış tecrübeler. Bilimsel yayınlar her ne kadar birinin diğerinden daha etkili bir öğrenme yöntemi olmadığını söylese de, halen birçok kişi ikinci seçeneğe kuşkuyla bakıyor. Benim görüşüm ise öğrencilerin süreçleri deneyimleyebilecekleri bir öğrenme ortamı oluşturulduktan sonra, doğrudan ya da paylaşılmış tecrübeler farketmeksizin öğrenmenin gerçekleşebileceği. Yeter ki öğrenciler öğrenme süreçlerinde edilgen bırakılmasın.


Bilim insanlarımızın adlarının daha fazla duyulması dileğiyle…

Öğrenim teknolojilerinin bir asırlık öyküsü

29 Salı Tem 2014

Posted by enginkarahan in Uncategorized

≈ Yorum bırakın

Etiketler

Sosyal Aglar, Teknoloji

the isolator

Yandaki fotoğraf ‘Science and Invention’ (Bilim ve Buluş) adlı derginin Temmuz, 1925 sayısında yayınlanan bir makaleden. The Isolator (izole eden) denen kask öğrenme  esnasında dışardan gelebilecek dikkat dağıtıcı faktörlere karşı kişinin tek bir işe odaklanmasını sağlıyor. Bu kaskın içerisindeki kişi dışardan gelen hiçbir sesi duymuyor ve görüş açısı önündeki metnin sadece tek bir satırına odaklanmasını sağlıyor. Yandaki tüpten ise kaskın içine oksijen pompalanıyor. O yıllardaki öğrenme algısının bireyselliği göz önüne alındığında heyecan verici bir buluş gibi gözüküyor.

800px-france_in_xxi_century-_school

İkinci resim ise 100 yıl öncesinden teknolojinin 2000’li yıllarda öğrenmeyi ne şekilde etkileyeceğine dair bir öngörü. Bu kez her ne kadar öğrenciler sınıf ortamında beraber olsa da yüksek teknoloji eşliğinde öğrenme esnasında aralarındaki iletişim yok denecek derecede. Teknolojinin öğretmenin sınıftaki rolünü getirdiği nokta ise gerçekten ilgi çekici.

Günümüze baktığımızda her ne kadar Amerika’daki home school (evde egitim) ve ülkemizde yaygın olan özel ders modası popülaritesini koruyor olsa da, işbirliğine dayalı öğrenme ve sosyal yapılandırmacılık teorilerinin eğitim dünyasında ağırlık kazanması ile bu tarz bireyselliğe yönelik çalışmalar en azından teoride geride kaldı. Fakat bu işbirliğinin sınırları ne kadar genişletilebilir sorusu internet teknolojilerinin öğrenciler için ulaşılabilirliği ile doğru orantılı olarak ilerliyor. İşbirliğine dayalı öğrenme sınıf ortamında 3-5 kişilik öğrenci gruplarından çok daha öteye geçmiş durumda.

Yazının bundan sonraki kısmı İskoçya’daki 9 yasında bir kız çocuğunun hikayesi. Martha Payne. Okulda çıkan öğle yemeklerinin besin değerlerinin düşüklüğünden yakınan Martha babasına bunu kanıtlamak için bir blog oluşturur ve hergün yemekhaneden çıkan yemcomida-2eğin fotoğrafını çekerek besin değeri açısından kritiklerini yapar. Birgün paylaştığı fotoğrafın altında aslında çok şanslı olduğunu, dünyanın bir çok ülkesinde okullarda öğle yemeği dahi verilmediğini söyleyen bir yorum olduğunu görünce babasına bu blog üzerinden bir yardım organizasyonu başlatma fikrini açar. An itibarı ile Martha Payne’in blogu (http://neverseconds.blogspot.com) 10 milyonun üzerinde hit almış ve kurduğu yardım organizasyonu toplamda 142.905 İngiliz Sterlini (508.741 Türk Lirası) toplamış durumda. Martha bir aktivist gibi dünyanın değişik ülkelerini geziyor ve bu ülkelerde ziyaret ettiği okullarda yemekhaneler kurulmasına ön ayak oluyor.

martha payne in MalawiBu hikaye 9 yasındaki utangaç bir kızın teknolojiyi doğru kullandığında neler yapabileceğini gösteriyor. Teknolojinin yeni nesli asosyal ve gerizekalı yaptığı argümanları arasında Martha sade ve basit bir blog ile global düzeyde farkındalık yaratmış durumda. Kimsenin dünyayı değiştirme gibi bir zorunluluğu yok. Bir sınıf dolusu öğrencinin bulundukları semtte, mahallede, ve hatta okulda bir sosyal farkındalık yaratması bile eğitimin bugün geldiği nokta açısından çok önemli.  

Bir yanda kişiyi okuduğu kitabın tek bir satırına mahkum eden korkunç kasklar, diğer yanda ilkokul öğrencisi Martha’nın daha önce hiç duymadığı bir realiteyi dünyanın diğer bir ucundaki yaşıtından öğrenmesini sağlayan internet. Yüzyıl öncesinde hayal edilen ve tasarlanan öğrenim teknolojileri öğrenmenin koşulunu bireyin dışarı ile iletişimini tamamen yok etmek olarak görürken, günümüz teknolojileri sınırları ortadan kaldırarak dünyanın dört bir yanındaki insanların oluşturduğu öğrenme toplulukları kurulmasına ön ayak oluyor. Öğrenme teorilerinin eğitim teknolojilerinin geliştirilmesi üzerindeki etkisi bu örnekle çok net ortaya çıkıyor. Peki teknolojik gelişmelerin öğrenme teorileri üzerinde bir etkisinden söz etmek mümkün mü? Acaba Vygotsky internet ve sosyal ağların zirve yaptığı bu dönemde yaşasaydı, sosyal yapılandırmacılık fikirlerinde ne gibi değişikliklere giderdi.

Sosyal Ağların Akademideki Rolü?

26 Cumartesi Tem 2014

Posted by enginkarahan in Uncategorized

≈ 1 Yorum

Etiketler

Akademi, Sosyal Aglar

Birkaç gün önce okuduğum The Guardian’da yazılan bir makale akademisyenin rolünün kariyer yapmaktan ziyade pozitif değişime ön ayak olmak olarak değişmesi gerektiğini ve bu değişime ayak uyduramayanların prestijli üniversitelerde yer bulmasının gittikçe zorlaşacağını belirtiyordu. Peki günümüz akademisyenlerinin çabaları bu değişime ne kadar uygun? Bilgi üretme noktasında akademik yayınların ve bu yayınlar yolu ile dolaylı yoldan gerçekleşen bilim adamları arasındaki işbirliğinin göz ardı edilmesi düşünülemez. Fakat toplumda ve hatta akademik dünyada pozitif değişim yaratma noktasında akademik yayınlar pek yeterli görünmüyor. Yapılan bir araştırma her yıl 28,000 dergide 1,8 milyon akademik yayın yapıldığını gösteriyor (Ware & Mabe, 2012). Rakamlar her ne kadar heyecan verici olsa da bir diğer araştırma asıl gerçeği ortaya çıkarıyor. Bu çalışmaların %90’i hiç bir zaman diğer bir makalede alıntılanmıyor (Meho, 2007). Diğer bir yoldan söylemek gerekirse, her yıl yayınlanan 1.800.000 akademik çalışmadan 1.620.000 tanesi akademik topluluk tarafından bilginin üretilmesi noktasında değerli bulunmuyor. Fakat daha da kötüsü akademik yayınların %50’sı yayının yazarları, değerlendiren hakemler ve dergi editörleri dışında kimse tarafından okunmuyor. Yani her yıl 900.000 akademik yayın bırakın bilime pozitif katkı sağlamayı, okunmaya değer dahi bulunmuyor. Bu noktada akademik yönden kalitenin yanı sıra hem fiziksel hem de entellektüel açıdan ulaşılabilirlik faktörününde göz ardı edilmemesi gerekiyor.

İşte tam bu noktada sosyal ağların (Twitter, Blog, Academia vs.) pozitif değişimdeki önemi ortaya çıkıyor. Üretilen bilginin ulaşılabilirliği noktasında ınternet, akademik dünyanın hedef kitlesini dergi editörleri ve hakemleri ile sınırlı olmaktan çıkarabilir. Sosyal ağlarda paylaşılan bilginin yayılma ve geri bildirim elde etme hızı göz önüne alındığında, bu ağların bilginin üretimi ve kullanımı noktasında nasıl hayati bir rol oynadığı görülebilir.

Burada mesaj akademik yayin yapilmasinin gereksizliği değil, aksine akademik yayinlar yolu ile oluşması amaçlanan akademisyenler arasındaki bilimsel işbirliğinin, sosyal ağlar yolu ile akademisyenler ve toplumun diğer entellektüelleri (öğretmenler gibi) ile de kurulmasi. Hem bu sayede akademiye hakim olan teori ağırlıklı bilginin pratiğe dökülmesi konusunda işin üstadlarından yardim alınabilir.

*Belki de yakın bir zamanda akademisyenlerin performans değerlendirmesinde yayın sayısı yanında sosyal ağların ne kadar aktif ve profesyonelce kullanıldığı faktörü de yer alır.

 

2012_12_11_STM_Report_2012.pdf erişimi için tıklayın

PWJan07meho.pdf erişimi için tıklayın

Sosyal Ağlar

  • ekarahan0 kişisinin Facebook üzerindeki profilini görüntüle
  • EnginKarahan kişisinin Twitter üzerindeki profilini görüntüle
  • karahaneng kişisinin Instagram üzerindeki profilini görüntüle
  • enginkarahan kişisinin LinkedIn üzerindeki profilini görüntüle

Web İstatistikleri

  • 45.789 Ziyaretçi

Etiketler

Akademi Elestirel Pedagoji Fen Egitimi Pedagoji Sosyal Aglar STEM Teknoloji Öğretmen Eğitimi

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Vazgeç

 
Yorumlar Yükleniyor...
Yorum
    ×
    Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
    Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası